Su Arıtma Cihazı

İçme Suyu: Küresel Su Güvenliği, Sağlık ve Sosyoekonomik Etkileri

İçme Suyu: Küresel Su Güvenliği, Sağlık ve Sosyoekonomik Etkileri

Önemli Bilgiler (Gerçekler)

  • 2021 yılında, dünya genelinde 2 milyardan fazla insan su stresi yaşayan ülkelerde yaşamaktadır. Bu durum, iklim değişikliği ve nüfus artışı nedeniyle bazı bölgelerde daha da kötüleşecektir.
  • 2022 itibariyle, dünya genelinde en az 1.7 milyar insan dışkı ile kirlenmiş içme suyu kaynaklarını kullanmaktadır. Bu tür mikrobiyal kirlenmeler, içme suyu güvenliği için en büyük riski oluşturmaktadır.
  • Güvenli ve yeterli su, yalnızca ishal gibi hastalıkların önlenmesine değil, aynı zamanda akut solunum yolu enfeksiyonları ve birçok ihmal edilen tropikal hastalığın önlenmesine yardımcı olur.
  • Mikrobiyolojik olarak kirlenmiş içme suyu, ishal, kolera, dizanteri, tifo ve polio gibi hastalıkların yayılmasına neden olabilir ve her yıl yaklaşık 505.000 kişinin ishalden ölümüne yol açtığı tahmin edilmektedir.
  • 2022 yılında, dünya nüfusunun %73’ü (yaklaşık 6 milyar insan) güvenli şekilde yönetilen içme suyu hizmetlerini kullanmaktadır.

Güvenli ve her zaman ulaşılabilir su, halk sağlığı için kritik öneme sahiptir. Su, yalnızca içme suyu olarak değil, aynı zamanda evsel kullanım, gıda üretimi ve eğlence amaçlı kullanımlar için de gereklidir. Su temini ve sanitasyon hizmetlerinin iyileştirilmesi, su kaynaklarının daha iyi yönetilmesi, ülkelerin ekonomik büyümesini hızlandırabilir ve yoksulluğun azaltılmasına önemli katkılar sağlayabilir.

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 2010 yılında suya ve sanitasyona erişimi temel insan hakkı olarak tanımıştır. Her birey, kişisel ve evsel kullanımlar için yeterli, sürekli, güvenli, kabul edilebilir, fiziksel olarak erişilebilir ve uygun fiyatlı suya erişim hakkına sahiptir.

İçme Suyu Hizmetleri

Sürdürülebilir Kalkınma Hedefi 6.1, herkesin güvenli ve uygun fiyatlı içme suyuna evrensel ve eşit erişimini sağlamayı hedefler. Bu hedef, “güvenli şekilde yönetilen içme suyu hizmetleri” göstergesi ile izlenmektedir. Bu, güvenli içme suyunun iyileştirilmiş bir kaynaktan elde edilmesi, gerektiğinde bulunması ve dışkı ya da kimyasal kirleticilerden arındırılmış olması anlamına gelir.

2022 itibariyle, dünya genelinde 6 milyar insan güvenli şekilde yönetilen içme suyu hizmetlerine erişmektedir. Ancak, bu hizmetlerden yoksun kalan 2.2 milyar insan arasında:

  • 1.5 milyar insan, bir içme suyu kaynağına 30 dakika içinde ulaşabildikleri temel hizmetlere sahiptir;
  • 292 milyon insan, bir su kaynağına ulaşmak için 30 dakikadan fazla zaman harcamaktadır;
  • 296 milyon insan, korunmasız kuyulardan ve kaynaklardan su temin etmektedir;
  • 115 milyon insan, göl, nehir ve akarsu gibi işlenmemiş yüzey sularından su toplamaktadır.

Suya erişimde kırsal ve kentsel alanlar arasında, hatta aynı şehirde yaşayan insanlar arasında bile keskin coğrafi, sosyo-kültürel ve ekonomik eşitsizlikler vardır. Özellikle düşük gelirli, düzensiz veya yasa dışı yerleşimlerde yaşayan insanlar, diğer sakinlere göre genellikle iyileştirilmiş içme suyu kaynaklarına daha az erişim sağlarlar.

İçme Suyu: Küresel Su Güvenliği, Sağlık ve Sosyoekonomik Etkileri
İçme Suyu: Küresel Su Güvenliği, Sağlık ve Sosyoekonomik Etkileri

Su ve Sağlık

Kirlenmiş su ve yetersiz sanitasyon, kolera, ishal, dizanteri, hepatit A, tifo ve polio gibi hastalıkların bulaşmasıyla yakından ilişkilidir. Uygun şekilde yönetilmeyen su ve sanitasyon hizmetleri, bireyleri önlenebilir sağlık risklerine maruz bırakır. Bu durum, özellikle su, sanitasyon ve hijyen hizmetlerinin yetersiz olduğu sağlık tesislerinde hem hastalar hem de personel için ciddi riskler oluşturur.

Yetersiz şehirsel, endüstriyel ve tarımsal atık su yönetimi, yüz milyonlarca insanın içme suyunun tehlikeli şekilde kirlenmesine veya kimyasal olarak zehirlenmesine neden olabilir. Yeraltı sularında doğal olarak bulunan arsenik ve florür gibi kimyasallar, sağlık açısından önemli sorunlara yol açabilir. Ayrıca, kurşun gibi diğer kimyasallar, içme suyuna su temin sistemlerinden sızarak karışabilir ve sağlığa zararlı etkiler yaratabilir.

Her yıl yaklaşık 1 milyon insan, güvensiz içme suyu, sanitasyon ve el yıkama eksiklikleri nedeniyle ishalden hayatını kaybetmektedir. Ancak ishal önlenebilir bir hastalıktır ve risk faktörleri ele alındığında, 5 yaş altındaki 395.000 çocuğun ölümü önlenebilir.

Su Kaynaklarının Ekonomik ve Sosyal Etkileri

Geliştirilmiş ve daha erişilebilir su kaynakları, insanların su toplamak için harcadıkları zamanı ve çabayı azaltır. Bu durum, insanların diğer işlerde daha üretken olmalarını sağlayabilir. Özellikle kadınlar ve çocuklar, su toplama görevinden kurtularak eğitim, istihdam ve sosyal faaliyetlere daha fazla zaman ayırabilir. Ayrıca, iyileştirilmiş su kaynaklarına erişim, musculoskeletal bozukluklar gibi sağlık sorunlarını azaltarak bireylerin fiziksel sağlıklarını da korur.

Çocuklar, su kaynaklı hastalıklara karşı en savunmasız gruptur. Geliştirilmiş su kaynaklarına erişim, çocukların sağlığını korur, okula devamlarını artırır ve uzun vadede hayatlarına olumlu etkilerde bulunur.

Karşılaşılan Zorluklar

2021 yılındaki ilerleme oranlarına bakıldığında, 2030 yılına kadar evrensel olarak temel içme suyu hizmetlerine ulaşmak için mevcut çabaların iki katına çıkarılması gerekmektedir. Güvenli şekilde yönetilen hizmetler için ise bu çabaların 6 kat artırılması gerekir. İklim değişikliği, artan su kıtlığı, nüfus artışı ve şehirleşme gibi faktörler, su temin sistemleri için büyük zorluklar yaratmaktadır. Su kıtlığı yaşayan bölgelerde bu zorluklar daha da artacak, bazı bölgelerde su kaynaklarına erişim imkânsız hale gelebilecektir.

Atık suyun yeniden kullanılması, su kaynaklarını korumak için önemli bir strateji haline gelmiştir. Ancak, bu tür uygulamalar çoğunlukla resmi olmayan yollarla ve yeterli arıtma yapılmadan gerçekleştirilmektedir. Eğer bu süreçler doğru bir şekilde yönetilirse, atık suyun güvenli kullanımı, gıda üretimi artırabilir, su kıtlığına karşı direnci güçlendirebilir ve ekonomiye katkı sağlayabilir.

İklim Değişikliği ve Su Güvenliği

İklim değişikliği, artan su kıtlığı ve dünya nüfusunun hızla büyümesi su kaynakları üzerinde büyük baskı yaratmaktadır. Su temin sistemleri, bu değişikliklere uyum sağlamak zorundadır. Yeraltı suyu ve atık su gibi alternatif su kaynaklarının kullanımı artacak, hasat edilen yağmur suları gibi su kaynaklarında daha büyük dalgalanmalar yaşanacaktır. Tüm bu kaynakların etkin yönetilmesi, suyun kalitesini ve teminini güvence altına almak için daha iyi bir su yönetimi gerektirecektir.

Dünya Sağlık Örgütü’nün Yanıtı

Dünya Sağlık Örgütü (WHO), su ile bulaşan hastalıkların önlenmesinde küresel bir otoritedir. Hükümetlere, halk sağlığına yönelik hedefler ve düzenlemeler geliştirmeleri konusunda rehberlik eder. WHO, içme suyu kalitesi, atık suyun güvenli kullanımı ve rekreasyon amaçlı su kalitesine yönelik çeşitli su kalitesi yönergeleri üretir.

2004 yılından bu yana, içme suyu kalitesi için geliştirilen Yönergeler, güvenli içme suyu temini için bir çerçeve önerir. Bu çerçeve, sağlığa yönelik hedeflerin belirlenmesi, su sağlayıcılar tarafından su güvenliği planlarının geliştirilmesi ve uygulanması ile su güvenliğini en etkili şekilde sağlamayı amaçlar.

İçme Suyu: Küresel Su Güvenliği, Sağlık ve Sosyoekonomik Etkileri
İçme Suyu: Küresel Su Güvenliği, Sağlık ve Sosyoekonomik Etkileri

İçme Suyu ve Sanitasyon: Küresel Hedefler ve İlerlemenin Durumu

1. İçme Suyu ve Sanitasyon Hedeflerine Genel Bakış

Sürdürülebilir Kalkınma Hedefi 6 (SDG 6), 2030 yılına kadar herkes için güvenli su ve uygun fiyatlı sanitasyon hizmetlerine evrensel erişimi sağlamayı amaçlar. Bu hedefler, temiz içme suyu, sanitasyon ve su yönetimi gibi temel insan ihtiyaçlarının karşılanmasını içerir ve bu hizmetler insan hakları olarak kabul edilmektedir. Ayrıca, bu hizmetlere erişim, toplum sağlığı ve refahı için kritik öneme sahiptir.

UN-Water 2021 raporuna göre, dünya hâlâ SDG 6 hedeflerine ulaşma yolunda değildir ve mevcut ilerleme hızının en az dört katına çıkarılması gerekmektedir. COVID-19 salgını, küresel olarak su ve sanitasyon hizmetlerine duyulan ihtiyacı daha da görünür hale getirmiştir.

2. Güvenli İçme Suyuna Erişim

2020 yılı itibariyle, dünya genelinde 2 milyar insan güvenli bir şekilde yönetilen içme suyu hizmetlerine erişememektedir. Bu, dünya nüfusunun yaklaşık %26’sına tekabül etmektedir. Güvenli içme suyu hizmetleri, iyileştirilmiş bir su kaynağından temin edilen, sürekli erişilebilir ve dışkı ya da kimyasal kirleticilerden arındırılmış su anlamına gelir.

Özellikle kırsal alanlar ve az gelişmiş ülkelerde yaşayanlar bu eksiklikten en çok etkilenen gruplar arasındadır. Sub-Sahara Afrika’da güvenli içme suyuna erişim sorunu ciddi boyutlardadır ve bölgedeki insanların yarısından fazlası güvenli içme suyu kaynaklarına sahip değildir.

3. Sanitasyon ve Hijyen Hizmetleri

Sanitasyon ve hijyen, sağlığın korunması için içme suyu kadar önemlidir. 2020 yılında, dünya nüfusunun %46’sı güvenli bir şekilde yönetilen sanitasyon hizmetlerinden yoksundur. Bu, yaklaşık 3.6 milyar insanın hala temel sanitasyon hizmetlerine erişemediği anlamına gelir. Ayrıca, 494 milyon insan açık alanda dışkılama yapmaktadır, bu durum su kaynaklarını kirletmekte ve hastalıkların yayılmasına yol açmaktadır.

Sanitasyon hizmetleri, yalnızca insan atıklarının güvenli bir şekilde bertaraf edilmesi anlamına gelmez; aynı zamanda kadınlar, kız çocukları ve diğer savunmasız grupların topluma eşit bir şekilde katılımını sağlayan önemli bir unsur olarak kabul edilir. Evlerde, okullarda ve iş yerlerinde yeterli sanitasyon hizmetleri olmadan sağlık riskleri artar ve cinsiyet eşitsizlikleri derinleşir.

4. İklim Değişikliği ve Su Güvenliği

İklim değişikliği, su kaynaklarının mevcut durumunu olumsuz etkileyen önemli faktörlerden biridir. Suya erişimde bölgesel dengesizlikler, iklim değişikliğiyle daha da belirgin hale gelmiştir. Kuzey Afrika ve Batı Asya gibi bazı bölgelerde, ülkeler mevcut yenilenebilir su kaynaklarının %100’ünden fazlasını kullanmakta, bu da bu bölgelerdeki suyun sürdürülemez bir şekilde tüketildiğini göstermektedir.

İklim değişikliğinin su döngüsüne olan etkileri, su kıtlığı ve aşırı yağışlar gibi uç noktalarda kendini gösterir. Ayrıca, su kaynaklarının doğru yönetilmemesi durumunda kuraklık ve seller gibi felaketler de artacaktır.

5. Atık Su Yönetimi ve Geri Dönüşüm

Güvenli içme suyu ve sanitasyon hizmetleri sağlanmadan, atık suyun doğru şekilde yönetilmesi de mümkün değildir. 2020 yılı itibariyle, dünya genelinde evsel atık suların yalnızca %56’sı güvenli bir şekilde işlenmiştir. Bu durum, 44%’lük bir kısmın hala doğrudan çevreye boşaltıldığı anlamına gelir, bu da halk sağlığını ve çevreyi tehdit eden ciddi bir problemdir.

Atık suyun geri dönüştürülmesi ve yeniden kullanımı, su kaynaklarının korunması için önemli stratejilerden biridir. Bu süreç, hem su tasarrufu sağlar hem de tarım ve sanayi sektörlerindeki su kullanım verimliliğini artırır.

6. Su Kullanım Verimliliği

2015-2018 yılları arasında su kullanım verimliliği dünya genelinde %10 oranında artmıştır. Ancak, su kullanım verimliliğindeki bu artış, özellikle tarım sektöründe düşük kalmıştır. Tarım, küresel su tüketiminin %72’sini oluşturmakta olup, en az verimli sektörlerden biridir. Yeni sulama teknolojileri ve su tasarrufu sağlayan tarım uygulamaları, bu sorunun çözülmesine yardımcı olabilir.

Sanayi sektörü ise, son yıllarda su kullanımını azaltmış ve su verimliliğini %68 oranında artırmıştır. Bu, endüstriyel su kullanımının ekonomik büyümeden ayrışmaya başladığını gösteren olumlu bir işarettir.

7. Su Kalitesi ve Ekosistemler

Dünya genelinde birçok su kaynağı, hala iyi durumda olsa da, tarım ve evsel atık sularının yanlış yönetilmesi nedeniyle ciddi tehdit altındadır. 2020 yılı verilerine göre, su kütlelerinin %60’ı iyi su kalitesine sahipken, özellikle nitrojen ve fosfor gibi besin maddeleri kaynaklı kirlilik, su kalitesini tehlikeye atmaktadır.

Ekosistemlerin korunması, su kalitesinin sürdürülmesinde kritik bir rol oynar. Doğal su kaynakları, sağlıklı ekosistemler sayesinde korunur ve bu da içme suyu teminini daha güvenli hale getirir. Ancak, birçok ülkede yeraltı suları hakkında veri yetersizdir, bu da milyonlarca insanı risk altında bırakmaktadır.

8. Katılım ve Yönetişim

Su yönetimi yalnızca hükümetlerin değil, tüm toplumun katılımını gerektirir. Su ve sanitasyon yönetimi konusunda toplulukların karar alma süreçlerine dahil edilmesi, hizmetlerin etkinliğini artırır. Ancak, 2020 yılı itibariyle yalnızca sınırlı sayıda ülke, su yönetiminde toplulukların katılımını etkin bir şekilde sağlamıştır.

Su yönetiminde iş birliği ve yönetişim mekanizmalarının güçlendirilmesi, hem sınır ötesi su kaynaklarının doğru kullanılması hem de suyun adil paylaşımının sağlanması açısından büyük önem taşımaktadır.

9. Su Güvenliğinde Finansman ve Yenilik

Güvenli su ve sanitasyon hizmetlerine evrensel erişim sağlanması için mevcut finansman düzeyleri yetersiz kalmaktadır. Rapora göre, SDG 6 hedeflerine ulaşılması için ülkelerin mevcut yatırımlarını artırmaları ve su sektöründeki yenilikçi çözümleri desteklemeleri gerekmektedir.

Su tasarruf teknolojileri, enerji verimli su sistemleri ve tarımda kullanılan yeni sulama teknikleri gibi yenilikler, su kaynaklarının sürdürülebilir yönetimi için kritik rol oynar.

Güvenli içme suyu ve sanitasyon hizmetlerine evrensel erişim sağlanması, yalnızca halk sağlığını korumakla kalmaz, aynı zamanda sosyal eşitsizliklerin azaltılmasına, kadınların topluma daha fazla katılımına ve çevresel sürdürülebilirliğin sağlanmasına katkıda bulunur. Ancak, bu hedeflere ulaşmak için küresel çapta iş birliği, daha fazla yatırım ve su yönetiminde yenilikçi çözümlerin benimsenmesi gerekmektedir.

Su, yaşamın kaynağıdır ve bu kaynağın korunması, gelecek nesillerin sağlıklı ve sürdürülebilir bir dünyada yaşamasını sağlamak adına kritik öneme sahiptir.

Başvuru

  1. UN-Su. Özet ilerleme güncellemesi 2021: SDG 6 – herkes için su ve sanitasyon. https://www.unwater.org/sites/default/files/app/uploads/2021/12/SDG-6-Summary-Progress-Update-2021_Version-July-2021a.pdf

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir